Akis...

Akis...
Fotoğraf: Vildan ŞİMŞEK

20 Ekim 2015 Salı

SAFLARI SIKILAŞTIRALIM



İnsanın kalbinin içinde, vatanı için atan bir kalp daha var. Kalbimiz her bir terör saldırısında çoğumuzda aynı yerden acıdı. Çoğumuzun kalbi, her bir şehit haberinde aynı anda attı… Çoğumuz diyorum, çünkü bir kez daha anladık ki; kalplerimizi kanatmak isteyen ama kalplerimizin aynı anda acımasını ve atmasını dahi istemeyen bir azınlık var.  Kalplerimizin atış sesleri, o kadar gür duyulmuş olacak ki tüm dünyada, iç ve dış düşmanlar türlü oyunlarla bu sesi susturmak için,  sürekli çaba sarf ediyorlar. Bu yüzden, birliğin ve bir olmanın sesi daha da yükselmeli şimdi semalarda.  İnanıyorum, bu sesin yükselişi bozacak, ülkemiz üzerinde oynanan bütün bu oyunları.  Bu sesin yükselişi kıracak, bütün düşmanların ülkemize uzanan kollarını ve kanatlarını… 

                   Biz, yüzyıllardır aynı topraklarda birlikte yaşadık. Aynı dala, hep birlikte tutunduk. Şimdi iç ve dış düşmanlar, bu dalı koparmak için, bize zarar vermek istiyorlar. Belki, bilirsiniz. Bektaşi üzümü, dünyada sadece Ayder yaylasında yetişen bir üzümdür. Birbirinden farklı renkteki birçok üzüm, aynı dala hep birlikte tutunur. Tıpkı bizler gibi… Şimdi, o dalı kopartmak isteyenlere, bu dala ve birbirimize her zamankinden daha da kuvvetli tutunarak karşılık verelim.  Mehmet Akif Ersoy’un söylediği gibi, bir millete tefrika girmeden, düşman giremeyeceğini bilelim. Peygamber Efendimizin, veda hutbesinde her türlü ırkçılığı yasakladığını hatırlayalım… Bilmek yetmez, bu bilgiyi "akleden bir kalple" yaşayalım. Öyle bir yaşayalım ki, bu dalı kopartmak isteyenlerin kadrajına,  birliğin ve bir olmanın fotoğrafından başka bir şey yansımasın…

             Hepimiz, aynı çeşmenin suyunu içmeye talibiz. Ama insanlar, acılara kardeş olmamız gereken, birlik olmamız, bir olmamız gereken bir zamanda, damlacıklarla kavga ediyorlar. Bu kavgayı izleyerek, kim ya da kimler mutlu oluyor?  İşte bu sorunun cevabında gizli, teröre karşı, neden omuz omuza vermemiz, tek vücut olmamız ve tek ses haykırmamız gerektiği…  Artık, kalplerin bu çeşmenin suyunda yıkanma vakti geldi. Çünkü, bu soruyu en iyi, arınmış kalpler ve gönül gözüyle görenler cevaplayabilir. Bu kavgalar,  bizi susuz bırakır ve su en iyi susuzluğun lisanı ile okunabilir. Artık, bütün damlaların aynı suya karışma, “su olma” vakti geldi…

                Dualar, kalpten kalbe hızla yol alır. Birbirine kalben dua eden insanlar arasında, görünmez ama kuvvetli bir bağ oluşur. Paylaşmak,  toplumu birliğe götüren özel bir yoldur. En güzel paylaşımsa, aynı dua zincirinde küçük ya da büyük bir halka olabilmektir. Cemil Meriç, “irfan düşüncenin bütün kutuplarını kucaklayan bir kelimedir”,  der. Vatanımızın bütünlüğü ve birbirimiz için dua etmek, irfan sofrasında buluşmak, birliğimizi daha da güçlendirecek ve bu paylaşımlarla çoğalacağız.

Zor günlerden geçiyoruz. Ülkemizin büyümesini ve güçlenmesini istemeyen düşmanlarımız çok…  Ama, düşmanlarımız çok olsa bile, biz aynı resmin çerçevesi oldukça, hangi düşman bu çerçeveden içeri girmeye cesaret edebilir ki? Şu an akl-ı selim davranmalı ve toplumun giymesi gereken sabır hırkasına küçük ya da büyük bir ilmek de biz atmalıyız. Dikenler kanatıyorsa ellerimizi, güle dokunmamız çok yakın, demektir. Sabır, gül gibi kokar. Bu kokuyu duyanlar bilir.

Aydınlık, en iyi karanlığın lisanı ile okunabilir. Bu karanlık günler, gelecek aydınlık günlerin habercisidir. Şafak söküyor. Safları sıkılaştıralım…

“ Bizi sen sevgisiz, susuz, havasız;
   Ve vatansız bırakma Allah’ım!
  Müslümanlıkla yoğrulan yurdu,
  Müslümansız bırakma Allah’ım!
  Arif Nihat ASYA



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder