İnsanın
kalbinin içinde, vatanı için atan bir kalp daha var. Kalbimiz her bir terör
saldırısında çoğumuzda aynı yerden acıdı. Çoğumuzun kalbi, her bir şehit
haberinde aynı anda attı… Çoğumuz diyorum, çünkü bir kez daha anladık ki;
kalplerimizi kanatmak isteyen ama kalplerimizin aynı anda acımasını ve atmasını
dahi istemeyen bir azınlık var. Kalplerimizin
atış sesleri, o kadar gür duyulmuş olacak ki tüm dünyada, iç ve dış düşmanlar
türlü oyunlarla bu sesi susturmak için, sürekli
çaba sarf ediyorlar. Bu yüzden, birliğin ve bir olmanın sesi daha da yükselmeli
şimdi semalarda. İnanıyorum, bu sesin
yükselişi bozacak, ülkemiz üzerinde oynanan bütün bu oyunları. Bu sesin yükselişi kıracak, bütün düşmanların
ülkemize uzanan kollarını ve kanatlarını…
Biz,
yüzyıllardır aynı topraklarda birlikte yaşadık. Aynı dala, hep birlikte
tutunduk. Şimdi iç ve dış düşmanlar, bu dalı koparmak için, bize zarar vermek
istiyorlar. Belki, bilirsiniz. Bektaşi üzümü, dünyada sadece Ayder yaylasında
yetişen bir üzümdür. Birbirinden farklı renkteki birçok üzüm, aynı dala hep birlikte
tutunur. Tıpkı bizler gibi… Şimdi, o dalı kopartmak isteyenlere, bu dala ve
birbirimize her zamankinden daha da kuvvetli tutunarak karşılık verelim. Mehmet Akif Ersoy’un söylediği gibi, bir
millete tefrika girmeden, düşman giremeyeceğini bilelim. Peygamber Efendimizin,
veda hutbesinde her türlü ırkçılığı yasakladığını hatırlayalım… Bilmek yetmez,
bu bilgiyi "akleden bir kalple" yaşayalım. Öyle bir yaşayalım ki, bu dalı
kopartmak isteyenlerin kadrajına, birliğin ve bir olmanın fotoğrafından başka bir
şey yansımasın…
Hepimiz, aynı çeşmenin
suyunu içmeye talibiz. Ama insanlar, acılara kardeş olmamız gereken, birlik
olmamız, bir olmamız gereken bir zamanda, damlacıklarla kavga ediyorlar. Bu kavgayı
izleyerek, kim ya da kimler mutlu oluyor? İşte bu sorunun cevabında gizli, teröre karşı,
neden omuz omuza vermemiz, tek vücut olmamız ve tek ses haykırmamız gerektiği… Artık, kalplerin bu çeşmenin suyunda yıkanma vakti
geldi. Çünkü, bu soruyu en iyi, arınmış kalpler ve gönül gözüyle görenler
cevaplayabilir. Bu kavgalar, bizi susuz
bırakır ve su en iyi susuzluğun lisanı ile okunabilir. Artık, bütün damlaların aynı
suya karışma, “su olma” vakti geldi…
Dualar, kalpten kalbe
hızla yol alır. Birbirine kalben dua eden insanlar arasında, görünmez ama
kuvvetli bir bağ oluşur. Paylaşmak, toplumu
birliğe götüren özel bir yoldur. En güzel paylaşımsa, aynı dua zincirinde küçük
ya da büyük bir halka olabilmektir. Cemil Meriç, “irfan düşüncenin bütün kutuplarını
kucaklayan bir kelimedir”, der. Vatanımızın
bütünlüğü ve birbirimiz için dua etmek, irfan sofrasında buluşmak, birliğimizi
daha da güçlendirecek ve bu paylaşımlarla çoğalacağız.
Zor günlerden geçiyoruz. Ülkemizin büyümesini
ve güçlenmesini istemeyen düşmanlarımız çok…
Ama, düşmanlarımız çok olsa bile, biz aynı resmin çerçevesi oldukça,
hangi düşman bu çerçeveden içeri girmeye cesaret edebilir ki? Şu an akl-ı selim
davranmalı ve toplumun giymesi gereken sabır hırkasına küçük ya da büyük bir
ilmek de biz atmalıyız. Dikenler kanatıyorsa ellerimizi, güle dokunmamız çok yakın,
demektir. Sabır, gül gibi kokar. Bu kokuyu duyanlar bilir.
Aydınlık,
en iyi karanlığın lisanı ile okunabilir. Bu karanlık günler, gelecek aydınlık günlerin
habercisidir. Şafak söküyor. Safları sıkılaştıralım…
“
Bizi sen sevgisiz, susuz, havasız;
Ve vatansız bırakma Allah’ım!
Müslümanlıkla yoğrulan yurdu,
Müslümansız bırakma Allah’ım!